top of page

Hata Kültürü Nedir?

Yazarın fotoğrafı: Tarık UçarTarık Uçar

Güncelleme tarihi: 12 Mar 2023


Edison Aydınlatma Şirketi’nde şef mühendislik pozisyonuna terfi ettiği yıl, dizel motorlarına olan ilgisine vakit ve nakit ayırmaya fırsat bulacak olan Henry ilk aracını, deneylere başladığından 3 yıl sonra, 1896’da tamamlayacak ve adına Quadricycle, yani basitçe; dört tekerlekli bisiklet diyecekti.


Patronu Thomas Edison, otomobil üretimi konusundaki tutkusundan haberdar olduğu ve şahsen tanışmak istediği bu gence, denemelerine devam etmesi konusunda cesaret verir. Ancak bu tanışmadan iki yıl sonra ikinci otomobil tasarımını bitirmiş olan Henry, Edison Aydınlatma Şirketi’nden istifa ederek, tanıştığı bir yatırımcının desteğiyle Detroit Otomobil Şirketi’ni kurar.


Otomobil denilince belki de ilk akla gelen insan olan Henry Ford ismini hepiniz muhakkak duydunuz, ama Detroit Otomobil Şirketi’ni muhtemelen hiçbiriniz duymadınız. Çünkü Henry Ford’un ilk girişimi olan bu şirket, iki yıl içinde battı.

Sebebi, Ford’un ürettiği bu otomobilin, insanların ödemek isteyebileceğinden çok daha yüksek bir fiyata mal olmasıydı. Şirketin iflasının üzerinden henüz 4 ay geçmişti ki Henry, eski hatalarını içermeyen yeni bir otomobil tasarımını tamamladı. Bu sefer başarıya ulaşacağını düşünüyordu. Eskilerinin yanına yeni eklenen bazı yatırımcılardan da aldığı kuvvetle, iflasından sadece 5 ay sonra, bu kez Henry Ford Şirketi’ni kurdu.


Ama başına gelecek olanlar, Henry’nin planlarının arasında bulunmuyordu. Yönetim kurulu, Henry Leland isimli tecrübeli bir mühendisin, şirkete danışman olarak getirilmesini kararlaştırdı. Otomobiller konusunda da bilgisi bulunan bu şahsın ilk icraatı ne oldu dersiniz? Henry Ford’un motor tasarımını eleştirmek ve bu dizaynın değiştirilmesi için yönetim kurulunu ikna etmek. Durumu kabullenemeyen Henry, kendi adını taşıyan şirketini terketme kararı aldı. O ayrıldıktan sonra, şirketin ismini de değiştirdiler; Cadillac Otomobil Şirketi!


Olayın üzerinden bir yıl dahi geçmemişti ki Henry yine boş durmamış, tanıştığı yeni bir yatırımcı ile üçüncü kez bir otomobil şirketi kurmuştu; Ford ve Malcomson Limited. Mütevazi bir fabrika kiralanmış ve bu sefer ucuz maliyetli otomobilin üretimine başlayabilmek için, bir sürü parça sipariş edilmişti. Kimden mi? Dodge Kardeşler isimli şirketten…


Ama Henry’nin makus talihi yine gülmedi. Ülkede bir ekonomik kriz havası esiyor, satışlar düşük seyrediyor, Dodge Kardeşler borcun ilk taksidini istiyordu. Kasada ise ödeme yapacak kadar para yoktu. Ufukta, üçüncü kez, yine bir iflas görünüyordu.


Yine, yeni yatırımcılar arandı. Bu kez yatırımcılar, Malcomson’ın neredeyse konu komşusuydu, sekreteri bile para vermiş, şirkete ortak olmuştu. Borçlarına karşılık şirketten hisse teklif edilen Dodge Kardeşler de ikna edilmişlerdi. Şirketin adı bir kez daha değişecekti; Ford Motor Şirketi. Bugün tanıdığımız ve kısaca FORD dediğimiz şirket.


Bülent Eczacıbaşı’nın dostlarıyla yaptığı söyleşilerin derlendiği ‘’İşim Gücüm Budur Benim – İş İnsanının Yeni Sorumlulukları’’ kitabında Yılmaz Argüden; toplumda hatalara nasıl yaklaşıldığı hakkındaki kültürün, yani bugünkü terimi ile hata kültürünün, çok önemli olduğunu söylüyor. Toplumumuzda, yalnızca bir kez iş batıran insana ‘’o adamdan hayır gelmez’’ diye bakılırken, Silikon Vadisi’nde üç tane iş batırmış adama daha çok rağbet gösterildiğini de ekliyor. Özellikle de, o işleri neden batırdığını ve bu deneyimlerinden nasıl dersler çıkardığını anlatabiliyorsa.


Dünya Ekonomik Forumu’nun yayınladığı bir makaleye göre, startup olarak nitelendirilen her girişimin varsayılan kaderi başarısızlıktır. Dünya genelinde, yatırım almamış olan startupların %90’ı, yatırım almış olanlarının ise %75’i başarısızlıkla sonuçlanmıştır. Ama başarısızlık, her zaman kaybetmek anlamına gelmez.

İngilizce’de flawsome denen bir terim türemiş. Kusur manasındaki ‘’flaw’’ ile, muhteşem anlamındaki ‘’awesome’’ın birleşiminden oluşturulmuş ve ‘’muhteşem kusur’’ demek için kullanılıyor. Doğası gereği insanlar, hiç zayıf veya kusurlu yönü yokmuş gibi hareket eden kişilerle iletişim kurmakta zorlanıyor. Yani insanlar, sizden kusursuz olmanızı beklemiyor. Tam aksine insanlar flawsome olanı, hatalarına rağmen muhteşem olmayı başaranı, kusurlarını kabul edeni, empati kuranı ve olaylara espri ile yaklaşanı daha samimi buluyor. Aynı durum, iş dünyası ve hatta markalar için de geçerli.


Hakan Okay, Dünya Gazetesi’ndeki makalesinde; hata yapan kişiyi işten atmanın, görevini değiştirmenin veya ceza vermenin, gelecekte olabilecek hataları engellemeyeceğinden bahsediyor. Muhim olan, hatayı kimin yaptığını bulmak değil, hatanın neden meydana geldiğini analiz etmek.


Bir şeylerin her zaman ters gidebileceğini ve bunun önüne tamamen geçmenin imkansız olduğunu kabul ederek işe başlamak lazım.



[1] İşim Gücüm Budur Benim – İş İnsanının Yeni Sorumlulukları, Bülent Eczacıbaşı

Comments


Yazılarımdan haberdar olmak için abone olun!
  • LinkedIn

© 2024 by Tarık Uçar

bottom of page