
Çin saraylarında imparatorların; vezirleri, danışmanları ve misafirleri ile olan tüm konuşmaları kaydediliyor ve bu kayıtlar saray kütüphanelerinde muhafaza ediliyordu.
Wu Jing, MS. 669 - 749 yılları arasında yaşamış ve tarih yazımındaki yeteneği ile ün salmış bir Çin saray görevlisiydi. Çin tarihinin en ünlü imparatoru kabul edilen Taizong dönenimde yaşamış, onun diyaloglarını 20 yıl boyunca kayıt altına almıştı. Bu konuşmaları derleyerek, MS. 729 yılında Yönetim Sanatı isimli bir kitap yazdı. İşte bu eser, Doğu Asya'da en çok okunan yönetim kitabı olma ünvanını, tam 1.295 yıldır elinde tutmaktadır.
40 bölümden oluşan kitabın 5. bölümü, ''Eleştirileri Kabul Etmek'' ismini taşır ve Wu Jing şöyle der; Antikçağdan beri, bir astın üstüne karşı dik durması hiç kolay olmamıştır.
Bir gün Çin sarayının kütüphanecisi, sekreteri ve baş denetçisi hep bir ağızdan İmparator Taizong'u eleştiren bir yazı kaleme alırlar ve çok geçmeden imparatorun huzuruna çağrılırlar. Taizong kendilerine şöyle der; En eski zamanlardan bugüne, hükümdarına sadık olan memurları okuyorum. Bu memurlar, bilge bir hükümdarla karşılaştıkları zaman, tam bir samimiyetle ikaz ve itiraz edebilmişler. Beyler, çekinmeden yazılarınızı yazın. Her zaman böyle davranabilirseniz, hanedanımızın düşüşünden endişelenmek için hiçbir nedenimiz olmayacak.
İmparator Taizong'un, eleştirilere ne kadar önem verdiğini gösteren başka bir olay daha mevcuttur sarayda tutulan bu kayıtlarda. İmparatorun tahta henüz yeni çıktığı dönemlerde, bir ölüm cezası infaz edilecek olur. Ancak Sun Fujia isminde bir saray yöneticisi Taizong'a itirazını sunar ve kanunlara göre bu suçlunun idam edilmemesi gerektiğini savunur. Taizong idamı durdurur ve Sun Fujia'yı, kızı ile evlendirerek ödüllendirir. O sırada birileri şöyle der: Sun Fujia'nın ikazı sıradan ve önemsiz bir meseledir. İmparator hazretleri ona çok cömert davrandı. Taizong'un cevabı ise: Tahta geçtiğimden beri beni hiç ikaz eden olmadı, bu nedenle ona çok cömert davranmak istedim. Bu, herkesi ikaz etmesi için teşvik etmektir.
Mustafa Kemal Atatürk, zaman zaman Türk aydınlarıyla buluşuyor, yapılan inkılaplar üzerine hasbihal ediyordu. Yine böyle bir söyleşi sırasında etrafındakilere sordu: ''Yaptıklarımızın hangilerini beğenmediniz? Bana hiç çekinmeden, açıkça cevap veriniz. Sizden ciddi, açık ve samimi eleştiri istiyorum!''
Odadakilerden biri Türk düşünürü Asım Kültür idi, söz istedi: ''İtiraf ediyorum ki başardığımız inkılaplardan bazıları hala yüksek dağ zirvelerinden esen ve vadilere inmeyen rüzgarlara benziyor... Yakın zamanda bir şoför gördüm ki şeyh olduğunu söyleyen bir yobazın kerametine inanmış, onu gideceği yere bedava götürmüştü. Biz inkılabımızın tohumlarını yurdun her bucağına yağdırabilseydik, bu şeyh bu memlekette itibarlı olmazdı.'' Atatürk; ''doğru, çok doğru söylüyorsun'' demekle yetindi.
Bu hadiseden bir hafta sonrasıydı, Atatürk bu kez de Balıkesir Halkevi'nde gençlerle buluşmuştu. Odadakilere sordu: ''köylere gidiyor, onlara inkılapların manasını anlatıyor musunuz?'' Gençlerden biri kekeleyerek cevap verdi: ''Gitmek istiyoruz, fakat gidemiyoruz. Çünkü...tahsisatımız yok.'' Bu yanıt Atatürk'e, kendini istediği yere ücretsiz taşıtan bedavacı şeyhi hatırlatır ve çocuklara şöyle der: ''Ne demek? Şeyh efendinin tahsisatı mı vardı?!''
Peki günümüz yöneticileri eleştiri talep ediyor, dahası eleştiri kabul ediyor mu?

Dünyanın ikinci en zengin insanı olan Elon Musk'a ait SpaceX şirketinde çalışan dokuz kişi, patronlarının online platformlarda kendi personelleri ile ilgili yaptığı utandırıcı ve küçük düşürücü paylaşımlardan rahatsız olarak, 2022 yılında Musk'a bir eleştiri mektubu kaleme aldılar. Akabinde ise yasa dışı bir şekilde işten çıkarıldılar ve dünya basınına haber oldular. Musk, Twitter'ı satın aldığında da kendisini sosyal medyada eleştiren bir çalışanını, yasa dışı olarak işten çıkarmakla suçlanmıştı.
2018 yılında Cumhuriyet gazetesinde yer alan bir haberde ise, İstanbul'daki bir firmada satış görevlisi olarak çalışan personellerin, iş yerinin olumsuz koşullarını ve yöneticilerinin rahatsız edici tutumlarını, kurdukları whatsapp grubu üzerinden eleştirdikleri gerekçesiyle işten çıkarıldıkları yazıyordu.
Bu son iki örnekle ilgili, İshak Alaton'un bir sözü var: İnsanın kendi gücünü sınırlaması, kontrol etmesi gerekiyor. Çünkü güç her zaman çok tehlikelidir ve insanı olmadık yerlere götürür... İnsanın en zayıf anıdır, kendini en güçlü hissettiği an...
Paul Glover'ın, Fast Company'de yayınlanan ''Patronu ne zaman ve nasıl eleştirmeli?'' başlıklı makalesi, çalışanlara şunları öğütlüyor; (1) patronunuzu, başkalarının olduğu ortamlarda eleştirmeyin, (2) patrona olan eleştirinizi, iş arkadaşlarınıza değil direkt kendisine söyleyin, (3) doğru zamanı bekleyin, (4) eleştirinizin yanında, çözüm önerisi de sunun, (5) patronunuzun eleştirinizi kaldırabileceğinden emin olun.
Kulağa çok mantıklı gelme sebebi, bu maddelerin tamamının genel etik kuralları olmasından kaynaklanıyor olabilir. En sevdiğiniz arkadaşınızı da, başkalarının yanında eleştirmemeli, ona olan eleştirinizi dedikodu haline getirmek yerine direkt yüzüne söylemeli, onu eleştirmek için uygun bir an beklemeli, (sadece eleştirirken değil, her zaman) yapıcı olmalı ve eğer kaldıramayacağını düşünüyorsanız eleştirinizi arkadaşınıza iletmemelisiniz.
Taizong'un sözlerine tekrar odaklanalım; ''...memurlar, bilge bir hükümdarla karşılaştıkları zaman, tam bir samimiyetle ikaz ve itiraz edebilmişler...'' . Yani, yönetici eleştirici talep etmiyor ve dahası gelen eleştirileri kabul de edemiyorsa; o kurumda sesler alçalır, kimse yanlış gördükleri hakkında konuşmaz ve bu, işlerin ters gitmesi için çok ciddi bir neden oluşturur.
Gülcan Arpacıoğlu'nun, NTV Haber için kaleme aldığı bir yazısından tavsiyesi ile konuyu bitirelim: ''Eleştiriyi hemen buyur edelim, ama hemen kabul etmeyelim...''
Kaynaklar
[1] Yönetim Sanatı, Wu Jing.
[2] Gençlik Üzerine, Mustafa Kemal Atatürk.
[3] Lüzumsuz Adam, İshak Alaton
Comentarios